2 Şubat 2011 Çarşamba

ÜRETİMHANEDEN GÖRÜNTÜLER




DOLAPLI PROGRAMLANABİLİR AKVARYUM İMALATIMIZ.


ÖZELLİKLERİ
· Akvaryum boyutları 90*45*h50 cm dir,
· Akvaryum camları 8mm 1.kalite camdan imal edilmiş olup, cam kenarları güvenlik için rodajlaşmıştır,
· Dolap aksamı; kaliteli suntalamden olup, birleşim yerleri deniz tutkalı ile montaj yapılmış, hobinizin      ihtiyaçları gözetilerek raflı iki adet dolap olarak dizayn edilmiştir,
· Isıtıcı, hava motoru, iç filtre gibi elektrikli ekipman için; akvaryumda elektrik tesisatı hazırlanmış ve      dolabın orta kısmından kumanda edilmektedir,
· Özellikle dış filtre gibi  sistemlerinin kumandası için;  programlanabilen zaman saati  ile istediğiniz zamanlarda otomatik çalışma/durma yapabilir ve elle müdahale edebilirsiniz.
· Elektrik kesilse bile yapılan program kaybolmaz,
· Ara kablo, flüoresan gibi şeylere ihtiyacınız yok.Akvaryumun fişini takmanız yeterli,
· Yer sıkıntısı olan mekânlarda, dış filtrenin konulabilmesi için, dolabın orta kısmı boş bırakılmıştır,
· Kapağın oluşabilecek nemden en az şekilde etkilenmesi için, üst kısmı özellikle boşlukludur.


13 Ocak 2011 Perşembe


Beyaz benek : Özellikle deri ve solungaçlarda gözle görülebilir beyaz noktacıklar şeklinde ortaya çıkar. Parazit en olgun haline ulaştığında patlayarak yerinde bir delik bırakır. Bunu yapan parazit su kaybına sebep olur. Tropik karma akvaryumlarda 12-18 saat içinde hemen tüm balıklara bulaşır. Balıkların çoğu parazitlerle barış içinde yaşarlar ama huzursuzluğu kapıldıklarında bağışıklık sistemleri çöker ve bu parazitler çoğalır. Hazır olarak satılan ilaçlara düzenli kullanıldıklarında 3 gün içinde cevap veren bu hastalık başladığı ilk gün fark edildiğinde bulaşmaması konusunda etkili olunabilir. Bu tip hastalıklar için akvaryum malzemeleriniz arasında mutlaka bir beyaz benek ilacını hazır tutmanızda fayda vardır.Aynı hastalık deniz balıklarında da görülmektedir.

Gri salgı hastalığı : Belirtileri beyaz benek hastalığındakilerle hemen hemen aynıdır. Aynı hastalık deniz balıklarında da görülür. Bu hastalığa neden olan parazitler ise ancak mikroskop altında görülebilirler. Balıklar, bu parazitlere tepki verirlerken renkleri solar ve hastalığa adını veren büyük miktarda salgı üretirler. Bu hastalığın tedavisi beyaz benek kadar kolay değildir.çünkü bu parazitler, tedaviye karşı direnç gösterirler, çözümlerin başında formalin banyosu gelir;bu konuda hekiminizden yardım almalı hastalığı ilerlemeden önceki dönemde kontrol altına almaya çalışmalısınız.
Mantar hastalığı : Özellikle göz, ağız, yüzgeç ve solungaç çevresinde beyaz pamukçuk-yün şeklinde büyümelerle kendini gösterir. Mantar enfeksiyonları daha çok zayıf düşmüş,yaralanmış balıkları etkiler ve bulaşır. Genel dezenfektan”dan çok Mantar hastalığı için hazırlanmış özel ilaçlarla düzenli tedavi sonucu kesin çözüm alınabilir.
Yüzgeç(kuyruk)çürümesi : Bu hastalığın nedeni saldırgan yüzgeç yiyicileridir. Akvaryumunuz temiz değilse iyileşmesi zor olabilir. Hazır olarak satılan ilaçlar,fark edilebilen erken dönemlerde sonuç verecektir.
Solungaç Parazitleri: Normal olan balık birdenbire akvaryumun tabanında saklanmaya başlar. Olduğu yerde sallanabilir, rengi koyulaşmıştır, gözleri kararmıştır, ve çok sık nefes alıyordur. Bazen tabandan fırlar, özellikle solungaç kısımlarını dekorasyonlara sürter. Alt ön yüzgeçlerini oynatır. Bazen yüzeye yakın çıkar ve hareketsiz durarak daha iyi nefes almaya çalışır. Solungaçlar ilk zamanlarda çok açılır, son devrelerde ise balık solungaçlarını açmadan nefes almaya çalışır. Solungaçlara çok yakından baktığınızda parçalanmış kısımlara rastlayabilirsiniz. Bu semptomlardan kısa bir süre sonra balıklar ölmeye başlar. Dışta gözle görülür bir anormallik olmaz genelde, belki balığın zayıf düşmesine bağlı olarak mantar-bakteriyel enfeksiyonlar gelişebilir, ama genelde bu enfeksiyonlar balığın ölmesine yakın oluşur. Yukarıda belirtilen semptomlardan özellikle göz kararması ve sık nefes almaya dikkat edilmelidir. Solungaç parazitleri normalde yetişkinlere zarar vermeseler de kötü su koşulları, bakımsız bir akvaryum, veya tankın kaldıramayacağı kadar çok balık sayısı sayılarında tam anlamıyla bir patlama yaratır. Formalin tedavisi ve düzenli bir bakım ile kısa sürede sonuç alabilirsiniz.
Patojenik Bakteri Hastalıkları : Balıkların dirençlerinin düşük olduğu durumlarda vücuda yerleşerek hastalığı oluşturmaya başlarlar. Yüzgeçten kuyruğa, ülserden kan zehirlenmesine kadar görülen bakteriyel hastalıklar(vücudun kızarmasıyla ortaya çıkar)ile sıklıkla karşılaşılır. İthal edilen yada toptancılardan satıcı firmalara gelen balıkların %70”inde bu rahatsızlıklara rastlanır. Karantina akvaryumu uygulaması balık kayıplarını minimuma indirecektir.
Tüberküloz:: Herhangi bir balığı etkileyebilir, zayıflama ve bazı durumlarda ülserli şişliklerin görülmesi sık rastlanan bir durumdur. Tüberküloz akvaryuma bir kez girdiğinde genellikle hızla yayılır. Bu nedenle hasta, ölmüş yada ölmek üzere olan balıkları akvaryumdan bir an önce ayırmalısınız. Nadir durumlarda insanları da etkileyebilen bu hastalık ile karşılaştığınız durumlarda ellerinizi iyice dezenfekte etmelisiniz.

Su canlılarının konduğu kapların yapımına büyük önem verilir. Çünkü bazı plastikler ve yapıştırıcılar gibi birçok malzeme suyla solunum yapan canlıları zehirleyebilir. Bu durum deniz hayvanları için metallerin çözünmesiyle suya karışan zehirli maddelerden daha büyük sorunlar yaşatabilir. Cam en güvenilir malzemelerin başında gelir. Tanklarda kullanılan başlıca yapıştırıcılar ise epoksi reçineleri, polivinil klorür, silikon kauçuğu ve neoprendir.
Akvaryumlarda genellikle süzgeçler, hava pompaları, ısıtıcılar gibi donanımlar, ışıklandırma düzenekleri bulunur.

Süzgeçler geniş akvaryumların temiz tutulmasına yarar. En çok kullanılan türden süzgeçler su, kum, çakıl ve odunkömürü katmanlardan geçirilerek pisliklerden arındırılır. Süzgeçlerin dışını, su giriş ve çıkış delikleri dışında su geçirmez bir kılıf sarar bu süzgeçler tankın içine ya da dışına konabilir. İyi dengelenmiş akvaryumda bitkiler ile suyun yüzeyi hem balıklar, hem de diğer su canlıları için yeterli oksijeni sağlar. Ama oksijeni uygun düzeyde tutabilmek için suyun havalandırılması da zorunludur. Havalandırma işlemi sırasında suyun karıştırılması, yüzeyden daha çok oksijenin soğurulmasını sağlar.
Isıtıcılar da oda sıcaklığından daha yüksek sıcaklıklarda yaşamayı seven canlıların bulunduğu akvaryumlarda kullanılır. Elektrikli ısıtıcılar genellikle tankın arka duvarının dibine ya da üst köşelerinden birine yerleştirilir.
En uygun ışıklandırma tankların üstünden, akkor telli lambalarla yapılır. Flüoresan lambalar da iyi bir aydınlatma sağlamakla, tank duvarlarını aşırı aydınlatabilir. Doğal renkleri veren bazı özel lambalar ise su bitkilerinin büyüme ve gelişmesine çok büyük katkı sağlar.
Akvaryumlarda özel ışıklandırma gerekmeyebilir, ancak kaliteli nitelikte suyun kullanılması zorunludur. Akvaryum suyu 24 saat dinlendirilmiş, temiz, içerdiği oksijen düzeyi yeterli, sıcaklığı ise balıkların ve su canlılarının alıştığı sıcaklıkta olması şarttır.
Akvaryum su sistemleri başlıca üç kısma ayrılır: Açık, kapalı ve yarı kapalı. Açık sistemdeki akvaryuma bir uçtan giren su diğer uçtan çıkarak boşaltılır. Kapalı sistemde su belirli aralıklarla yenilenir ve devamlı olarak dolaşımda tutulur. Yarı kapalı sistem su kaynağına sürekli bağlı olmasıyla kapalı sistemden ayrılır. Taze uyun düzenli bir biçimde eklenmesi, suda çözünmüş olarak bulunan atıkların aşırı çoğalmasını engeller.
Kaynak: akvaryumlar.net

Su Isısı ve Etkileri
Akvaryumlarımızdaki su sıcaklığı küçümsenemeyecek ve hiç aklımıza gelmeyecek birçok etkileşime sebebiyet vermektedir. Basitce su sıcak veya soğuk denildiğinde aklımıza hiç gelmeyen ve ninelerimizin bize anlatmadığı birçok olayın akvaryumda geliştiğini anlamanın zamanı geldi diye düşünüyorum. Bu olay deri dokularımızda suyu sıcak veya soğuk hissetmekten öteye giderek su içinde yaşayan organizmaların yaşamsal faaliyetlerinden tutun sunun yapısına , içeriğine , değişken olaylara verdiği tepkilere kadar birçok şeyi etkilediğini bilmek akavryumlarımızdaki suya faklı açılardan bakmamıza ve sıcaklığı önemsememize sebebiyet verecektir.
Su sıcaklığı’nın değişkenliği neticesinde akvaryumda etkilenen doneler kısaca aşağıdaki gibi sıralanabilir:
1-Canlıların metabolizma , sindirim sistemi.
2-Sunun oksijen tutma kapasitesi, PH.
3-Suda çözülmüş toksit maddelerin etkileşimi,amonyak.
4-Genel su değerlerindeki diğer değişimler. (bir sonraki makalede)
Kısaca yukarıda listelenen ve sıcaklık değişimleri ile etkileşim gösteren öğelere basitce ve bir hobici gözü ile tek tek değinelim.
1- Akvaryum canlıları soğuk kanlı hayvanlardır, yani vicut sıcaklıkları suyun sıcaklığına göre değişmekte , ısı ve enerji ihtiyaçlarını biz insanların tersine dış su ısısından temin ederek hayatlarını idame ettirebilmektedirler. Kısaca bir yemi, besini sindirebilmek için dış su ısısından elde ettikleri enerjiden faydalanırlar. Bunu düşünerek bir balığin besinlerden düzgün bir şekilde faydalanabilmesi için su ısısının balığın yeme alışkanlığı olan besinleri vicudunun metabolize edecek değerde tutulması gerekir. Bu konuda bir örnek vererek konuyu netleştirmekte fayda var. Örnek bir balığın doğada ortalama 26 C derece sıcaklıkta yaşadığını düşünelim, bu balığın varsayım olarak bizim de olduğumuz gibi sıcak kanlı bir canlı eti ile yemlendiğini düşünelim(dana ciğeri, eti, yağı vb gibi).
Yem yapılan sıcak kanlı hayvanın normal vicut ısısını yaklaşık olarak 30-35 C derecede idame ettirdiğini düşünelim. (insan 35-36 C derece gibi). Bu vicut sıcaklığında erimeyen yağlar ve etler 26 C derecede yaşayan bir balığın vicudunda metabolize edilmesi, parçalanarak sindirilmesi ve yemden fayda sağlanabilmesi için balığın 26 C dereceden çok daha yüksek sıcaklıklarda yaşayabilmesi gereklidir. Bu da mümkün olmadığı için balıklarımız vicutlarında eriyemeyen besinlerden, yağlardan dolayı ilk başlarda yağlanarak büyür gibi görünecektir, ancak daha sonraları erken büyüyen fakat yağlanmaya bağlı olarak balık sirozu, kısırlık gibi etkilerden dolayı ömrü uzun olamayacak bir balık sahibi olmanız kaçınılmazdır.
2- Su, yapısı ve doğası gereği oksijen içermektedir ancak sudaki çözülmüş oksijen miktarı akvaryumumuzdaki canlı yüküne, akvaryum suyunun hareketli olmasına, havalandırılmasına ve de suyun ısısına bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Sudaki oksijen miktarının azlığı ve/veya çokluğu da akvaryumumuzun PH değeri’nin azalması’na ve/veya çoğalmasına sebebiyet vermektedir. Bol oksijenli bir akvaryumun Ph değeri yüksek az oksijenli suyun ph değeri ise daha düşüktür. Bilimsel olarak kanıtlanmakla birlikte belirtmekte fayda var ki: Su, ısısına göre oksijeni daha az veya daha çok barındırabilir. Soğuk bir suda oksijen tanecikleri daha az hacme sahip olduklarından (basınç bakımından) soğuk su’nun oksijen oranı nispeten daha çok olur.
Bu veri ve bilgilerden yola çıkarak sabit su ısısı , sabit Ph değerini de sağlamaktadır. Isınan suda az oksijen düşük Ph, Soğuyan suda çok oksijen yüksek Ph değeri gözlemlenir. Isının değişkenliği diğer etkileri yanında Ph değerini de değişken kılacağından balıklarımızın sağlıkları açısından kaçınılması gerekli bir durum arzetmektedir. Zaten balıklarımızın çeşitli ısılardaki tepkileri de bu etkenler sonucunda ortaya çıkmaktadır.
3- Isısı yüksek ve oksijen bakımından zayıf sularda Ph değerimizin düşük olması yanında tam tersi bir durumda ise Ph değerimiz nispeten yüksek olabilmektedir. Yüksek Ph ve Oksijenin bol olduğu sularda Amonyak gibi zehirli gazlar daha kolay okside olduklarından zehir etkileri düşük Ph değerlerine nazaran daha yüksektir. Sonuç olarak Amonyak Yüksek Ph değerleri’nde daha zehirli ve toksit, düşük Ph değerlerinde ise daha az toksittir. Bu yüzdendir ki yüksek Ph derecesine sahip tuzlusu akvaryumlarında Amonyak vb gibi toksit maddeler balıklara daha çok etki ederek zarar verebilmektedir. Tatlı su gibi düşük Ph değerlerinin bulunabileceği akvaryumlarda ise Amonyak daha az toksit ve zehirlidir.